Tekin: Pansiyonlu okulları tercih edenler 5+5 tercih yapabilecek

Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin, liselere geçiş sistemi hakkında açıklamalarda bulundu.

Tekin: Pansiyonlu okulları tercih edenler 5+5 tercih yapabilecek
Son Güncelleme: 23 Ağustos 2019 Cuma 11:45
28 Kasım 2017 Salı 08:49

Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf tekin yeni sistem hakkında Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularını cevapladı.

Liseye giriş sistemini değişti­riyorsunuz. TEOG kalktı yeni sınav nasıl bir sınav olacak?

Aslında sınavı konuşmadan önce, ortaya koyulacak modelin mantı­ğını konuşmak lazım. Açıkladığı­mız model kısa vadeli erekleri olan bir model değil. Orta ve uzun vadede lise­lere geçişi sınavsız hale getirecek model. Ve bu modelin asıl kurgusu ortaokullarla liseler ara­sında kurulacak ilişki. Yani orta vadede lise­lere geçiş tamamen orta­okullara kayıt ile birlikte neticelenmiş olacak. Sınava gelince, aslında kamuoyu sınava odak­landı ama bu kurguda asıl önemsediğimiz sına­vın kendisi de değil, sınavla alan okullar da değil. Çünkü geriye kalan yüzde 90’da da eği­tim kalitesini eşitlemeyi, rekabetçi bir ortam oluşturmayı, pedagojik açıdan uygun bir sınıf ortamı oluş­turmayı hedefliyoruz. Asıl kurgu­muz sınavsız yerleştirilecek büyük kitlenin; ulaşım, eğitim, ilgi ve alaka açısından kendileriyle en uyumlu okula gidebilmelerinin önünü açmak. Eğitim bölgeleri oluşturur­ken zihnimizi yorduğumuz esas kısım da bu...

“Orta vadede liselere geçiş ortaokullara kayıt ile birlikte neti­celenmiş olacak” dediniz. Orta vadede hedef 4+8 mi yani? Bu durumda ortaokula girişte sınav yapar mısınız?

Hayır Kübra Hanım, sınavları kaldırmak ister­ken, sınavı ortaokul önce­sine indirmek gibi bir yöntemi zaten kabul etmeyiz. Ancak ortao­kullar arasında müzik, spor vb. yetenek tarama­ları yapılabilir. bunun dışında böyle bir sınav asla düşünmüyoruz. Ama dediğiniz gibi belli bir vadede 4+8’e geçiş ola­bilir.

Peki bu seneki sınav kaç sorudan oluşacak?

YÖK, “Üniversiteye geçiş için 80 soru soracağız” dedi­ğinde, 60 soru soracağımızı ilan ettik. Çünkü, “12-13 yaşındaki bir çocuğa da, 17-18 yaşındaki bir gence de 80 soru soruyorsunuz” eleşti­risi gelecekti. YÖK, geçtiğimiz hafta soru sayısını 120 olarak açıklayınca, biz de sınavı 90 soru, 135 dakika ola­rak planladık. Mantık olarak tek otu­rumluk bir sınav olacak ama sayısal ve sözel testlerin arasında çocuk­larımıza 15-20 dakikalık bir tenef­füs ortamı oluşturacağız. 20 fen, 20 matematik, 20 Türkçe, 10 inkılap tarihi, 10 din kültürü ve ahlak bil­gisi, 10 da yabancı dilden soracağız.

Hangi sınıfın müfredatından soru gelecek? Sadece 8. sınıf mı, yoksa 6 ve 7 de var mı?

Sınav sadece 8. sınıf müfredatın­dan olacak. Ayrıca öğrencilerimizin ayrı bir kaynağa, ders kitabına, özel derse ihtiyacı olmayacak. O yıl için­deki kazanımlarını ölçeceğiz. Sadece okul müfredatı, yani bizim ders kitaplarımız yeterli olacak. Bu konu­larda eksikliğini hissedenler için ise zaten okullarımızda destekleme ve takviye kurslarımız var. Öğrenciler okul idaresine başvurduğunda eksik olduklarını düşündükleri konularda kendilerine gerekli ders anlatımları herhangi bir ücret istenmeksizin, ek bir materyale ihtiyaç duymaksızın yapılacak.

‘OKUL NOTLARI HESABA KATILMAYACAK’

TEOG’da yerleştirme puan­ları hesaplanırken yıl sonu başarı puanları yüzde 30 etkiliydi. Şimdi nasıl olacak?

Bu sınavın okul notuna bir etkisi olmayacak, okuldaki notlar da bu sınavla ilgili herhangi bir şeyi değiş­tirmeyecek.

Özel okullar kendileri sınav yapamayacak ve bu sınavın sonucuna göre mi öğrenci alacak?

Evet, yapmayacaklarını açıkladı­lar. Bizim için prensip olarak sınav yapmalarının önünde bir engel yok ama Özel Okul Birlikleri, ekstra bir sınav yapmayacaklarını, bizim sına­vımıza göre öğrenci alacaklarını duyurdular.

Buna Galatasaray gibi çok popüler liseler de dâhil mi?

Dahil. Çünkü onlar da Türki­ye’nin her yerinden öğrenci alıyor­lar. Yeni bir sınav yapmak, onlar için de ciddi bir maliyettir. Bizim sına­vımızın sonuçlarını kullanabilecek­ler ama kayıt süreçleri bizimkinden önce olacak. Özel okula kaydını yap­tırmak isteyen yapsın, sistemimizin dışında kalsın ki biz kendi öğren­cilerimize rahatlıkla yetişebilelim. Onlara yaklaşık 15 günlük bir süre tanıdıktan sonra, temmuz ayının ortalarında da biz yerleştirme için tercih alacağız. Tercihler tamamlan­dıktan sonra da Bilgi İşlem Başkan­lığımız, yaklaşık 15 gün içerisinde bu tercihleri değerlendirecek. Temmuz sonunda bütün öğrencilerin nereye gideceği belli olacak.

‘MECBUREN İMAM HATİBE GİTMEK ZORUNDA KALMAYACAKLAR’

Gelelim sınavsız yerleştirmelere yani yüzde 90’ı ilgilendiren bölüme... “Evine en yakın okul” diyorsunuz ama Türkiye’deki okulların nitelikleri bir­biriyle eşdeğer değil. Türkiye’nin ücra kasabasındaki bir okulun kali­tesiyle, merkezde büyükşehirde olan bir okulun kalitesi eşit değil. Çocuklar mahalledeki okula giderse eğitimde fırsat eşitliğini nasıl sağlayacaksınız?

Eskisinde nasıl eşitleniyordu? Ana­dolu’nun ücra köşesindeki bir öğrenci, merkezdeki bir okula geliyordu. Bu sefer o okulların kalitesini artıracak, çabası ve gayretiyle o okullarda eğitim orta­mını daha nitelikli hale getirecek öğren­ciler başka okullara gidiyorlardı ve fırsat eşitliği açısından asıl büyük handikap burada ortaya çıkıyordu. Diğer okullar sınavda hep başarısız olduğu için orada mahkûm olan çocuklar vardı. Bu daha büyük bir fırsat eşitsizliği ortaya çıkarı­yordu.

Bir okulun niteliğini artıran, oradaki öğrencilerin kalitesi midir, yoksa öğretmenlerin kalitesi mi?

Bakanlık olarak öğretmenlerin hem akademik hem pedagojik açıdan nite­liklerini geliştirmek için bir sürü tedbir hazırladık. Öğretmen strateji belgesini, öğretmen yeterlilik belgesini çıkardık. Öğretmenlerimizin eksik oldukları alanları tespit edip, o alanlarla ilgili öğretmenle­rimize hizmet eğitimi yapacak bir meka­nizma geliştirdik. Bu yıl itibarıyla hepsi başladı. Fakat öğretmenlerimizin eksikle­rini giderip onları daha verimli hale geti­recek bir sistem kurgularken karşımıza, “Bu civardaki öğrencilerin tamamı başka okula gitmiş, kötüleri burada kalmış” gibi bir söylem çıktı. Öğretmenleri geliş­tirecek sistemin yürümesi için sınıfta da homojen yapının dağılması gerekiyor.

Sınava girmeyen ya da sınavda başarısız olan öğrenciler kaç tercih yapabilecek?

Öğrenci arkadaşlarımıza her okul türünden en az 3 tane tercih etme imkânı tanıyacağız. Anadolu liselerimiz, mes­leki ve teknik eğitim kurumlarımız, bir de imam hatip liselerimiz var. Öğrenciye her okul türünden minimum 3 tane ter­cih sunacağız.

Yani 3 tane meslek lisesi, 3 tane imam hatip, 3 tane de Anadolu lisesi sunacaksınız.

Evet. Dolayısıyla, çocuk bu 9 okuldan 5 tanesini seçecek. Herhangi bir öğren­cinin hangi okula kayıt yapacağını değer­lendirirken okuduğu ortaokul ve yaşadığı ev olarak iki tane kriterimiz olacak. İki arkadaş aynı binada oturuyorlar; bu sefer okudukları ortaokullara bakacağız.

Aileler şimdiden iyi okullara yakın yerlere taşınma çabası içindeler, bu yeni eşitsizlikler doğurmayacak mı?

Biz henüz sınavla alacak okul tercih­lerini açıklamadık, emlak piyasası nasıl etkilenmiş oluyor? Şu anda ilkokul ve ortaokullarda da aynı sistem var. Veli­lere “Senin çocuğun mahallene en yakın şu 3 okuldan bir tanesine gidebilecek” alternatifini sunduğum zaman bu hareket kendiliğinden ortadan kalkacak. Veliye tek bir okul sunsak, dediğinizi kabul ede­rim.

Ama 9’da 5 şans veriyorsunuz. O okulların da belli kontenjanları var. Kontenjanlar dolduğu için mecburen imam hatibe veya mecburen meslek lisesine gitme durumu olmayacak mı?

Hayır, olmayacak. Tercih ekranı­nın altında başka seçenekler de olacak. Öğrenci, “Ben bu okullara gidemiyorum ama meslek lisesini veya imam hatibi de istemiyorum” dediğinde ona, “Mahal­lendeki en yakın okula seni gönderme seçeneğinden uzaklaşmış oluyoruz. Biz seni boş kontenjanın olduğu, ter­cih ettiğin okul türünden bir okula gön­dereceğiz. Bu seçeneği istiyor musun?” diyeceğiz. İstiyorlarsa başka bir okula gidecek.

Bu ikinci aşamada mı olacak?

Hayır, bunlar aynı ekranda olacak. 5’i doldurdu veya dolduramadı, altta başka bir seçenek olarak bu çıkacak. Kurgu­ladığımız tercih ekranında çocuğun kar­şısına 3 şey çıkacak. Sınava giren veya sınava girip yerleşemeyen çocuğun kar­şısına 2 ekran daha çıkıyor. Bir tanesi boş kontenjanın olduğu, öğrencinin iste­diği okula gitme seçeneği olacak. Aile­sinden uzaklaşmayı kabul eden çocuklar için pansiyonlu okullar seçeneği ortaya çıkacak. Bunu kabul eden çocuğun kar­şısına bir sayfa daha çıkacak ve bura­dan 5 okul daha seçebilecek.

Pansiyonu kabul eden öğrenciler 10 tercih mi yapmış olacak?

Evet, 5+5 olacak.

‘YILLAR İÇİNDE OKULLAR ARASINDAKİ FARK ORTADAN KALKACAK’

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, sınavla girilecek okulları ‘nitelikli okul’ diye değerlendirince, “Diğerleri nitelik­siz okul mu?” eleştirisi geldi. Buna ne diyorsunuz?

Bakan Bey’in amacı okulları muka­yese etmek değildi. Sadece sınavla ilgili bu önermesini kullandı. Bir nitelik belirleme sınavı yapacağız. Bu sınavın neticesinde de çocuklarımızı yerleştireceğiz.

Kaç okul sınavla öğrenci alacak?

Bizim için okul sayısından ziyade, öğrenci oranı önemli. Baz olarak “Yüzde 10 kapasitesini geçmeyecek” dedik. 8. sınıftaki tüm öğrencilerin yüzde 10’u; yani yaklaşık 1 milyon 200 bin öğrencinin yüzde 10’u kadar kapasite üreteceğiz. Dolayısıyla bu okul sayısı belirlendiğinde küçük okul­lar da seçilmiş olabilir; 2.000 kişilik değil de 100 kişilik bir okul seçilmiştir. Böyle bir durumda da okul sayısı fazlalaşabilir.

Neden yüzde 10? Geri kalan yüzde 90’a haksızlık değil mi bu?

Hayır, yıllar itibarıyla okullar arasındaki fark ortadan kalkınca bunların azalacağını umuyorum. Gittikleri yerlerde fark yara­tan öğretmenlerimiz var ve onların hepsinin sınavla öğrenci alan okullarda olması gibi bir durum söz konusu değil.

Peki, yüzde 10 demek rekabeti daha da artırmak ve sınav stresini orta­dan kaldırmaya niyetlenirken çocuk­ları daha büyük bir yarışın içine sokmak anlamına gelmiyor mu?

Hayır, o anlama gelmiyor. Öğrenciler okul tercih ederken kendilerine bir alterna­tif sunulmadığı için sınava giriyorlar. Biz bu garantiyi kendilerine verirsek, onlara “Seni istediğin türden okula yerleştireceğiz. Hem daha kolay ulaşacaksın hem bakanlık ola­rak bu okuldaki eksikleri gidereceğiz” gibi imkânlar sunduğumuzda öğrencilerin sınava giriş oranları da düşecektir.

Siz mesela bir baba olarak çocuğunuzu sınava sokmaz mısınız?

Çocuğunuzu yüzde 10’un yarıştığı ve sadece yüzde 10’un belli okullara kayıt yaptırdığı ‘kaybedeceğini bile bile’ her­hangi bir sınava sokmak ister misiniz? Şu anda, çocuğa hangi liseye yerleşece­ğine dair flu bir alan sunuyoruz. Bir sınav mekanizması var ve bu sınava girmezse­niz nereye yerleşeceğiniz belli değil. Biz bu belirsizliği ortadan kaldırıyoruz ve “Okul türleri itibarıyla sana seçenekler sunuyo­rum ve bunlardan birine seni yerleştirmeyi garanti ediyorum” diyoruz. Bu garan­tiyi verdiğimizde sınava girme rakamları­nın, kontenjanımızın iki katını aşmayacağını öngörüyoruz.

‘TEOG’DA YÜKSEK PUANLA ÖĞRENCİ ALAN KİMİ LİSELERE SINAVSIZ GİRİLEBİLECEK’

90’da 90 yapan çok öğrenci çıkarsa onları kendi ara­larında nasıl yerleştireceksiniz?

Doğru ve yanlışlar üzerinden değil, bir standart sapma üzerin­den değerlendirme yapacağız. Yani çok cevaplandırılan sorula­rın puan değeri farklı, az cevap­landırılan soruların puan değeri daha farklı, daha yüksek olacak.

Fen liseleri için mutlaka sınav var, değil mi?

Türkiye’deki bütün liseler Anadolu lisesi olduğu için bun­ların bir standart programı var. Bir de fen liseleri, sosyal bilim­ler liseleri gibi standart program­dan ayrışan okullarımız var. İmam hatip ve meslek eğitim alanında oluşturduğumuz proje okulları­mızın da programı farklı. Tematik meslek liseleri ve farklı prog­ramlar uygulayan imam hatip liselerimiz var. Farklı program uygulayan okulları bu katego­riye koyduk. Öğrencinin önüne hem bu kategorideki fen ve sos­yal bilimler liseleri çıkacak hem de tercihine göre diğer katego­ride olup farklı program uygula­yan liseler çıkacak.

Yani TEOG’da çok yüksek puanla öğrenci alıp yeni sistemde sınavsız girilebilecek liseler olacak mı?

Kesinlikle olacak.

Bu durumda oraya en yakın öğrenciler mi yerleşecek?

Evet, gayet doğal.

O zaman bir eşitsizlik olmuyor mu?

Hayır, yok. Tam tersine, “O kalitede” dediğiniz öğrenci kendi mahallesindeki okula gidecek ve eğer bir kalitesi varsa farkını orada hissettirecek.

‘LİSEYE GİRİŞTE SINAVLARIN HİÇ OLMADIĞI BIR SİSTEME GEÇMEK İSTİYORUZ’

Asıl önemli soruyu sona sakladım; bu sistem için kaç yıllık ömür biçiyorsunuz? Bunu ne zaman değiştireceksiniz?

Çocuklar lise tercihini üniversite sınavına göre yapı­yorlar. Asıl baskı uygulayan şey üniversite sınavı. Üni­versite sınavı metodunda bir değişiklik olursa, oradaki yapıya göre biz de bu sistemi yeniden gözden geçire­biliriz.

Peki, bu çocuklara ve velilere yazık değil mi? Veliler sisteme alışıyor, sonra birden sistem değişiyor.

Biz de bundan rahatsız olduğumuz için sına­vın olmadığı, bir sıralamanın olmadığı bir kayıt süreci öngörüyoruz ve ona doğru gitmek istiyoruz.

‘DÜŞÜK PUAN ALAN OKULDAKİ ÖĞRETMENİMİZE DAHA YÜKSEK HİZMET PUANI VERECEĞİZ’

PISA Direktörü PISA Direktörü Andreas Schleicher verdiği röportajda “Mahalle okulu sistemi prensipte çok iyi işleyebilir ama böyle bir sistem getiriyorsanız en iyi öğretmenler için dezavantajlı okulları cazip kılma konusundaki çabanızı ikiye katlamanız lazım. Bu olmazsa eşitsizliği artırırsınız” dedi. Türkiye’de şu anda, “İyi öğretmenler iyi okullarda ders veriyorlar” algısı var. Siz Milli Eğitim Bakanı olarak en kötü öğretmenleri en iyi okullara yönlendirebilecek misiniz?

 Bir sonraki eğitim öğretim yılı için bütün okullarımızı farklı kriterler silsilesiyle sınıflandırıyoruz. Sınıflandırma derken yanlış anlaşılmasın. 180’nin üzerinde kriter oluşturduk. Mesela ilk olarak, okulun ısınma sistemi, asansörü, çatı penceresini içine alan fiziksel kriterlerimiz var. İkinci olarak, “Okulda her alan için öğretmenimiz var mı, öğretmen başına düşen ders yükü ne kadardır” sorularını sorduğumuz, eğitim öğretim kadrosuyla ilgili kriterimiz var. Üçüncü kriterimiz okulun bulunduğu coğrafi bölgenin koşulları. Kalkınma Bakanlığı’ndan ve TÜİK’ten o bölgeyle ilgili istatistik verileri alıyoruz; bölgedeki banka hesap hareketliliğinden, satılan gazete sayısına kadar kriterler silsilesi oluşturduk. Bütün okullarımızı bu anlamda puanlandıracağız. 100 üzerinden yaptığımız puanlamada, düşük puan alan bir okuldaki öğretmenimize daha yüksek bir hizmet puanı vererek onu ödüllendireceğiz. Dolayısıyla hizmet puanı toplamak isteyen, kendisine daha faydalı olacağını düşünen öğretmenlerimiz böyle tercihler yapabilir. Bu okulda üç yıl çalıştıktan sonra istedikleri okula tayin edilebilecek puanı elde edebilirler. Okullarımızı bu anlamda sınıflandırıyoruz.

O zaman öğretmenler yine büyükşehirlerdeki okullara geçmek için çaba sarf etmezler mi? Ücradaki okula öğretmeni yönlendirmek için ne yapacaksınız?

Öğretmenler için bir kriterimiz de öğrencilerin akademik başarıları olacak. Bu çocukların nereye gittiğini öğretmenlerimizin alacağı hizmet puanına endeksleyeceğiz. Dolayısıyla öğretmenlerimiz de okullarda başarılı olmak için daha fazla çaba sarf edecekler ve görece daha başarısız okullardaki öğrencileri tercih etmek isteyecekler. Bu anlamda 180’in üzerinde kriter var. Bu zaten kendiliğinden de yürüyor. Şu anda gerçekten, mahrumiyet bölgesi dediğimiz yerlerde çok çok iyi öğretmenlerimiz var. Orada da okullardaki heterojen yapıyı oluştururken, bir yandan da öğretmenlerimizin daha verimli olacakları bir ortam oluşturmaya çalışıyoruz.

PISA Direktörü Schiller, “Ezbere eğitiminiz yok ama iş yaratıcı sorulara gelince Türkiye sınıfta kalıyor” dedi. Buna ne diyorsunuz?

Eğitim sistemimizdeki kazanımlarla günlük hayatta ilişki kurulması konusunda eksiklik var. Çocuklarımıza, sıklıkla öğretmenlerine sordukları, “Öğretmenim bu dışarıda ne işimize yarayacak?” sorusunun cevabını verebilmek için programımızı değiştirdik. Müfredatı değiştirmemizin önemli gerekçelerinden birisi bu. Uluslararası değerlendirme yapan birimler, bunu önemli bir kriter olarak alıyor. Programlarımızda böyle bir öncelik olmazsa, o sınavda istediğiniz başarıyı elde edememeniz doğaldır. Program değişikliklerini bunun için yaptık.

Schiller “Türk öğrencilerin iyi oldukları alanlar artık dünyada daha önemsiz” diyor.

“Teorik bilgi öğretmede iyisiniz ama bu bilgiyi pratiğe dönüştürmek konusunda iyi değilsiniz” eleştirinde haklı. Sadece teorik bir bilgi öğretme algısını dünya terk etti. Yabancı dil sınavlarında birçok insan istenilen çıtaya ulaşıyor. Ama günlük hayattaki konuşma pratiğine baktığınızda bunu kullanamıyor. Hedefimiz, çocuğun bu İngilizceyi günlük hayatta kullanabilmesidir. Bunu istediğimiz için programlarımızı bu çerçevede revize ettik. Bundan sonra böyle bir tablo ortaya çıkacak.

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar