İslamiyet hayvanlara önem veriyor mu? İslam dininde köpek

Et yiyiciler grubunun köpekgiller familyasından evcil bir hayvan. Hayvanlar içerisinde insana en yakın olan köpek, aynı zamanda hayvanların en zeki olanlarından biridir. Köpeğin gebelik süresi dokuz hafta olup bir batında altı ile on arasında yavru doğurur. İki yüzelli kadar çeşidi vardır. Köpekler

İslamiyet hayvanlara önem veriyor mu? İslam dininde köpek
Son Güncelleme: 23 Ağustos 2019 Cuma 11:54
20 Haziran 2018 Çarşamba 15:34

Et yiyiciler grubunun köpekgiller familyasından evcil bir hayvan. Hayvanlar içerisinde insana en yakın olan köpek, aynı zamanda hayvanların en zeki olanlarından biridir. Köpeğin gebelik süresi dokuz hafta olup bir batında altı ile on arasında yavru doğurur. İki yüzelli kadar çeşidi vardır. Köpekler kullanılışları bakımından koruyucu köpekler, av köpekleri, iş köpekleri ve süs köpekleri olarak bir tasnife tabi tutulabilir. İnsanlara bağlılıkları ile bilinirler. Köpekler, evleri korumak için kullanıldığı gibi, savaşlarda da onlardan istifade edildiği olmuştur. Ama en çok avcılıkta kullanılmaktadırlar.

Eski Mısır'da köpek kutsal sayılırdı. Onlar için mezarlıklar yapmışlar ve buraları birer kutsal mekan edinmişlerdi. Putperest Türklerde köpek kutsal sayılan hayvanlar arasında idi. On iki hayvanlı Türk takviminde yıllardan biri köpek yılıdır.

Deyim olarak köpek, çok ağır ve Onur kırıcı bir hakaret olarak kullanılır.

Köpek Beslemek:

Av, ziraat, sürü, ev bekletme vb. sebeblere dayalı olarak köpek beslemenin caiz olduğu konusunda ulema ittifak etmiştir. Ancak hırsız korkusu gibi zaruri bir sebep olmaksızın evde bulundurulmasını hoş karşılamamışlardır (ibnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Bulak 1319, VI, 246; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, Kahire 1386-89/1966-69, V, 226-227). Hz. Peygamber (s.a.s.) ziraat, koyun, ev bekletme, av gibi bir sebep olmaksızın köpek besleyenin sevabından her gün bir kırat (bir başka rivayette iki kırat) eksileceğini (Buhârî, "Hars", 3, "Bed'ül-halk", 7, 17; "Zebâih", 6; Müslim, "Müsâkât", 51-60; Nesâî, "Sayd", 10- 14, 24......) ayrıca içinde köpek bulunan eve meleklerin girmeyeceğini haber vermiştir (Buhârî, "Bed'ül-halk", 7,17......). Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) Cebrail ile, belli bir saatte buluşmak üzere sözleşmişler, ancak içeride bulunan köpek sebebiyle Cebrail gelmemiş ve köpeği farkeden Rasûlüllah derhal çıkarılmasını emretmiş ve köpek çıkarıldıktan sonra Cebrail'le görüşebilmiştir (Buhârî, "Bed'ü'l-halk", 7,17, "Meğâzî", 12, "Libâs", 88,94; Müslim, "Libâs", 81-84....; Fahreddin er-Râzî, Mefâtihu'l-Cayb, Kahire 1934-62, XXXI, 210). Şafiiler ihtiyaç yokken köpek edinmenin haram olduğu görüşündedirler (Nevevî, Şerhu'l-Müslim, Kahire 1347-49/1929-30, X, 236).

İçinde köpek bulunan eve meleklerin girmemelerinin sebebi onların pis kokmaları, pislik yemeleridir. Bundan dolayı gereksiz yere köpek edinen kimse evine melek girmekten mahrum bırakılmak suretiyle cezalandırılmıştır (Nevevî, a.g.e., XIV, 84; Aynî, Umdetü'l-Kârî, Kahire 1348, XV, 139). Ayrıca aralarında köpek ve çan bulunan yolcularla meleklerin arkadaşlık etmeyeceği de Hz. Peygamber tarafından ifade edilmiştir (Müslim, Libâs, 103).

Hadiste geçen "kırat", lüzumsuz olarak köpek edinen mü'minin sevabından Allah katında malum bir miktarın eksilmesini ifade eder (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, VII, 131). Buradaki kırat konusunda ise farklı görüşler vardır. Bu fark insanlara eziyet konusunda birbirinden farklı iki tür köpeğe nisbetle yapılmış olabileceği gibi, köy-kent ayrımına göre de ifade edilebileceği belirtilmektedir. Zira, fazla insanın yaşadığı yerde rahatsız olanların sayısı da artmaktadır. Bunun yanında daha önce bir kırat olan ceza, ağırlaştırmak suretiyle iki kırat'a çıkarılmış olduğu üzerinde de durulmuştur (Nevevî, a.g.e., X, 239; Aynî, a.g.e., XV, 203).İhtiyaç olmaksızın köpek edinmenin yasaklanması konusunda özellikle durulması ve köpek besleme konusunda ağır bir müeyyidenin getirilmesi onun kudurganların % 92,5 kısmını teşkil etmesi ve kuduza yakalanma ve yayma konusunda hayvanlar içinde ilk sırada bulunmasından da kaynaklanabilir. Kuduzu, saldıran köpekler verebileceği gibi, kendisini sevdiren, serbestçe istediği insanı yalayan hatta kendine acındıranlar da aşılayabilirler. Bu durumdaki hastalık, tedbir almakta kusur ettirdiğinden çok daha tehlikeli olduğu düşünülürse bu konudaki titizlik daha kolay anlaşılır. Hiç evden çıkarılmayan veya diğer köpeklerle temas etmeyen köpekler bile evdeki kudurmuş olan bir kediden veya fareden de mikrobu alıp hastalığı yayabileceği gibi Ekinokok= kist idatik hastalığını aşılamak cihetinden de tehlike arzeder. Kuduz, hayvanın yalnız ısırmasıyla değil yalaması veya salyasının bulaşmasıyla da sirayet edebilir (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VII, 133- 143)

Bu açıdan bakıldığında fukahânın köpeğin artığını necis sayması ve yaladığı kabın cumhura göre yedi, Ebû Hanîfe'ye göre üç defa yıkanmasının gerekli olduğu (Azîmâbâdî, Avnu'l Mabûd, Medine 1388/1968, I, 135) konusundaki görüşleri ve saldırgan köpeğin öldürüleceği konusunda ittifak'ın bulunması (Nevevî, a.g.e., X, 235; Avnî, a.g.e., XV, 202; ibn Cüzey, el-Kavânînü'l Fıkhiyye, Beyrut, ty., s 294) çok manidardır.

Köpeğin satışı:

Hasan el-Basrî, Rabîa, Hammad b. Süleyman, Evzaî, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, Dâvûd ez-Zâhirî, bir rivayette imam Mâlik, köpek satışından elde edilen paranın haram olduğu görüşündedirler. Atâ b. Ebî Rabah, ibrâhim en-Nehâî, Ebû Hanîfe ve bazı Mâlikîlere göre kendisinden faydalanılan köpeğin satışı caiz ve parası mübahtır. Ebû Hanife ve Ebû Yusuf eğitimi kabul etmeyen saldırgan köpeğin satışını caiz görmemişlerdir (ibn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, İstanbul 1985, II, 105; İbnü'l-Hümam, a.g.e., Vl, 245; Tecrid-i Sarih Tercümesi, V l, 380).

Köpeğin Cinayetleri.

İmam Ebû Yûsuf'a göre bir kimse köpeği, ısırmak üzere bir başka şahsın üzerine kışkırtır ve bunun neticesinde köpek bunu yaparsa kışkırtan bundan sorumludur ve diyetini öder. Çünkü köpeği bu şekilde kışkırtmak, onu insanın üzerine salıvererek telef olmasına sebebiyet vermek gibidir. Fetva bu görüşe göredir. Ebu Hanife'ye göre ise hareket, kışkırtma neticesinde değil köpeğin ihtiyarıyla meydana geldiğinden tazminat vermek gerekmez. Çünkü hayvanların kendiliğinden yaptığı cinayetler hederdir, tazmini gerektirmez (Kâsânî, Bedâyiu's-Sanayî, Kahire 1327-28/1910, VII, 273). Köpeğin, bulunduğu eve sahibinden izinli veya izinsiz olarak giren şahsı ısırarak telef etmesi halinde sahibine tazmin gerekmez (Kâsânî, a.g.e., VII, 273). Ancak köpeğin sahibi daha önceden uyarılmış ve oda ihmal etmiş ise zarardan sorumludur. (Ali Haydar, Dürerü'l Hukkâm, İstanbul 1330, II, 929; Mecelle, mad. 929).

Hanbelî hukukçuları izinle girilmesi halinde köpeğin yaptığı zarardan sahibinin sorumlu olduğu görüşündedirler (İbn Kudâme, el-Muğnî, Beyrut 1392-93/1972-73, X, 358). Nitekim Kadı Şuraylı da evin köpeği tarafından dağarcığı parçalanan şahsa, izinle girmiş olması halinde zararın tazmin edilmesi gerektiğini söylemiştir (ibn Hazm, el-Muhallâ, Kahire, ty., (Mektebetü Dâri't-Türâs), XI, 10). Isırıcı bir köpeği edinen şahıs gündüz yahut gece bir insanı veya hayvanı ısırması, elbiseyi yırtması vb. durumlardaki zarardan sorumludur (İbn Kudame, a.g.e., X, 358). Şâfiîlere göre ise sahipleri köpeğin tehlikeli ve zararlı olduğunu biliyorlarsa gerekli tedbiri almakla mükelleftirler. İhmal neticesi meydana gelecek zarardan sorumludurlar (Nevevî, a.g.e., XI, 225).

Müslümanın kalbi, insanlara ve diğer canlılara karşı sevgi ve şevkat duyguları ile doludur. Kimseyi incitmez. İhtiyaç sahiplerine yardımda bulunur. Böyle olan kimseye Allah (c.c) da merhamet eder.

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor:

“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler. ” (Ebu Davud,Edeb,66 / Tirmizi, Birr, 16)

“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (Buhari, Edeb, 18)

Müslüman sadece insanlara değil, diğer canlılara da merhametle davranır, hayvanlara şevkatle muamele eder. Allah (c.c) yarattığı canlılara acıyanları bağışlar, günahlarını affeder.

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor:

“Bir adam yolda yürürken çok susadı, nihayet bir kuyu buldu, oraya inerek su içip çıktı. O sırada bir köpek dilini çıkarıp soluyor ve susuzluktan nemli toprağı yalıyordu. Bunun üzerine o adam, “Bu köpek de benim gibi susamıştır.” dedi ve kuyuya inerek mestine su doldurdu, onu ağzı ile tutarak kuyudan çıktı ve köpeğe su içirdi. Onun bu davranışından Allah razı oldu ve onu affetti. Ashab:

– Ya Rasûlallah, hayvanlarda da bizim için sevap var mıdır, dediler.

– Her canlıda bizim için sevap vardır.” buyurdu. (Buhari, Edeb, 27 / Müslim, Selam, 153)

Dinimiz sadece insanların değil, hayvanların hakkına da riayet edilmesini, onlara şevkat ve merhamet gösterilmesini emreder. Hayvanlar, insanların faydalanması için yaratılmıştır. Her hayvandan yaratılışının gayesine uygun olarak yararlanmalı, onları bunun dışındaki işlerde kullanmamalıdır. Ehil hayvanların vaktinde yedirilip içirilmesine dikkat etmeli, onları aç, susuz bırakmamalıdır.

Peygamberimiz (s.a.v), açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deveye rastladı ve, “Şu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkunuz, onlara besili olarak binin ve etlerini de besili olarak yiyin.” buyurdu. ( Ebu Davud, Cihad, 47)

Hayvanları güçleri yetmeyen işlere koşarak yormak, dövmek, yüzlerine vurmak, işkence etmek ve aç, susuz bırakmak merhamet ölçüleri ile bağdaşmaz. Böyle bir davranış, derdini anlatamayan canlılara zulümdür. Allah’tan başka koruyucusu olmayan bu canlılara karşı merhametsiz ve acımasız davranmanın ise cezası çok ağırdır.

Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’dan (r.a) rivayet edilmiştir. Diyor ki:

Peygamber Efendimiz (s.a.v) güneş tutulduğu bir gün kusuf namazı kıldıktan sonra şöyle buyurdu:

“Bana namazda cehennem gösterildi. Cehennem ateşi bana o kadar yaklaşmıştı ki ben: Allah’ım! Ben de cehennemliklerle (ateşe atılanlarla) beraber miyim, diye telaşlandım. Orada bir kadın gördüm. Bu kadının yüzünü bir kedi tırmalıyordu.

– Bu kadının günahı nedir, diye azap meleklerine sorduğumda,

– Bu kadın dünyada bir kediyi aç olarak ölünceye kadar hapsetti, diye cevap verdiler.” (Buhari, Mûsakât, 9)

Hayvanların yuvalarının bozulması, yavruların yuvalarından alınarak analarının rahatsız edilmesi de uygun değildir.

İbn-i Abbas (r.a) anlatıyor:

Bir yolculukta Peygamberimizle (s.a.v) beraberdik.. Konakladığımız yerde iki kuş yavrusu görmüş ve onları almıştık. Derken yavruların anası geldi ve etrafımızda dolaşmaya başladı. Peygamberimiz (s.a.v) durumu görünce:

“Yavrularını alarak bu kuşu kim üzdü? Yavrularını ona veriniz.” buyurdu. (Ebu Davud, Cihad, 112)

Hayvanların pek çoğu bizim yararlanmamız için yaratılmıştır. Ancak yararlanmak maksadıyla olmadıkça hayvanları öldürmek doğru değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:

“Kim gereksiz yere bir serçe kuşunu öldürürse, o hayvancağız kıyamet gününde:

– Ya Rabbi, falanca beni faydalanmak için değil de keyfi için öldürdü, diye Allah’a şikayet edecektir.” (Nesâi, Dahâyâ, 8)

Müslüman, hayvanlara eziyet etmekten ve işkence yapmaktan mutlaka sakınmalıdır. Bazı yörelerde hayvanları dövüştürmek gibi çok kötü bir gelenek vardır. Hayvanları birbiriyle dövüştürüp onları seyretmek hayvanlara eziyet etmenin başka bir şeklidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hayvanları birbirleri ile dövüştürmeyi yasaklamış (Ebu Davud, Cihad, 56 / Tirmizi, Cihad, 28), hayvanlara işkence ve eziyet edenleri lanetlemiştir (Nesâi, Dahâyâ, 8)

Abdullah b. Ömer (r.a), bir kere tavuğu nişan almak için hedef olarak diken ve ona ok atan birkaç gencin yanından geçiyordu. Bu gençler Abdullah’ı görünce dağılmışlardı. Bunun üzerine Abdullah:

“Bu tavuğu hedef olarak kim dikti? İyi bilin ki Peygamberimiz (s.a.v), tavuk veya herhangi bir hayvanı hedef yaparak öldüren kimseye lanet etti.” demiştir. (Buhari, Zebâih, 25)

Tavuk gibi hayvanları kanatlarından, bazı hayvanları da bacaklarından tutarak taşımak suretiyle onlara eziyet etmekten sakınmalıdır.

Hayvanlara karşı da çok merhametli olan Peygamberimiz (s.a.v), su kabını eğerek kedilere su içirirdi. (Tirmizi, Taharet, 69 / Nesai, Miyah, 8)

Peygamberimizin (s.a.v) yolunu takip eden atalarımız hayvanların hukukunu öyle gözetmişlerdir ki, onların yiyip içmeleri, barınmaları hatta istirahat etmeleri için de mallarının bir bölümünü vakfetmişlerdir. Bu konuda pekçok misalden birisi de, yaptığı muhteşem eserlerle tarihimizi altın sayfalarla süsleyen büyük mimar Koca Sinan’ın Kayseri’ye bağlı Ağırnas kasabasında Allah rızası için inşa edip vakfettiği çeşmenin yakınında, boyu 260, eni 160 arşın genişliğindeki arazisini, çeşmeye su içmek maksadıyla gelen hayvanların dinlenmesi için vakfetmiş olmasıdır. (Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ Ve Eserleri, ed. Sadi Bayram, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara 1988)

Müslüman, canlılara karşı merhametle davranırsa Allah (c.c) da ona merhametle muamele eder. Peygamberimizin (s.a.v) şu sözlerine kulak verelim. Buyuruyor ki:

“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler.” (Ebu Davud, Edeb, 66 / Tirmizi, Birr, 16)

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar