Hande Fırat: Bir gün değil her gün konuşulmalı

Yazar Hande Fırat kadınlar günü nedeniyle kaleme aldığı yazısını köşesine taşıdı.

Hande Fırat: Bir gün değil her gün konuşulmalı
Son Güncelleme: 23 Ağustos 2019 Cuma 11:50
8 Mart 2018 Perşembe 08:35

Hürriyet yazarı Hande Fırat, bugünkü köşesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında ‘Bir gün değil her gün konuşulmalı’ başlıklı bir yazı kaleme aldı.

 Fırat’ın yazısı şöyle:

“290... İki yüz doksan... Öldürülen kadın sayısı.

22... Yirmi iki... Öldürülen çocuk sayısı.

101... Yüz bir... Tecavüze uğrayan kadın sayısı.

247... İki yüz kırk yedi... Tacize uğrayan kadın sayısı.

376... Üç yüz yetmiş altı... İstismara uğrayan kız çocuğu sayısı.

417... Dört yüz on yedi... Maruz kaldığı şiddet sebebiyle yaralanan kadın sayısı.

Bir yıllık sapkın, sapık ve hastaların neden olduğu rapor bu!

2017’nin yürek dağlayan rakamları...

Kadınlarını öldüren, çocuklarını istismar eden, döven, tecavüz edenlerin sayısını göstermesi bakımından da korkunç, dehşete düşürücü rakamlar!

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu paylaştı bu tabloyu.

290 Kadın cinayetinin yüzde 55’ini eşleri ya da partnerleri, yüzde 10’unu eski partnerleri, yüzde 19’unu akrabaları, yüzde 4’ünü ise yakınlarının partnerleri işledi.

Bu vahşeti bir gün değil her gün konuşuyoruz.

Bir gün değil her gün haberleştiriyoruz.

Zaten bir gün değil her gün konuşulmalı, her gün, “Bunu önlemek için ne yapıldı, ne yapılıyor?” diye sorulmalı.

Artık A’dan Z’ye bu sorunun çözülmesi, vahşetin engellenmesi için kapsamlı bir seferberlik hayata geçirilmeli.

Yargıdan eğitime, aile hayatına kadar birçok alanı kapsayan bir seferberlik olmalı.

Ve sorumluluk makamında oturan herkesin acının bu rakamlarını her zaman ama özellikle de açıklama yaparken göz önünde bulundurmaları gerekiyor.

Öldüreceksiniz, çok sevmeyin bizi...

Öldüreceksiniz, kıskanmayın bizi...

Öldüreceksiniz, girmeyin hayatlarımıza...

Girecek kadar cesaretiniz var ise, efendice gidebilecek ya da sizden gidildiğinde sükûnetle kabul edecek kadar yüreğiniz olsun.

Unutmayın ilişkilerde ceza kesilmez.

Ağır da gelse yaşananlar karşılığı küfür, dayak, öldürmek olmaz.

Bu ne kin, bu ne öfke, bu nasıl insanlık?

Bilek gücüyle mi erkek olunuyor?

“Namusun bekçisi erkektir” diye gökyüzünde mi yazıyor?

“Ya benimsin ya toprağın” mı bakış açınız?

Bunun bir hastalık olduğunun farkında mısınız?

Sizi de bir kadının doğurduğunu, büyüttüğünü hatırlıyor musunuz?

Bir insanın yıllarca aynı yatakta yattığı, her şeyini paylaştığı insandan korkmasının, kaçmasının, ondan korunmak zorunda kalmasının aslında ne büyük bir trajedi olduğunun farkında mısınız?

Devletin karınızı, eski karınızı ya da sevgilinizi bazen küçük bir çocuğu size karşı korumak zorunda kalması ya da korumaya çalışması, ne acı anlayabiliyor musunuz?

Hala neyi anlamıyorsunuz? Nasıl görmüyorsunuz?

Kadınların koca dayağıyla sakat kaldığını, koca kurşunuyla öldüğünü mü?

Şiddetin bir hastalık olup olmadığını mı ?

Bu hastalıklı noktaya nasıl ne zaman gelindiğini mi ?

“Ya benimsin ya toprağın” zihniyetini mi ?

Devletin alması gereken önlemleri mi ?

Erkeklere, polis de, öğretmen de, doktor da, baba da olsa tavsiyem, sakin ve sağlıklı bir zamanda aynanın karşısına geçip susmaları ve kendi gözlerine bakmaları...

Babalarının annelerini, kız kardeşlerinin kocalarının kız kardeşlerini hatta ve hatta damatlarının kendi kızlarını öldürdüğünü düşünmeleri. Ne hissedeceklerinin yanıtını aynadan kendilerine vermeleri, yüzlerinde hafif bir tebessüm görmeleri durumunda da kapsamlı bir “ruh sağlığı” kontrolünden geçmeleri...”

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar