2023'te cumhurbaşkanı adayı olacak mı?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kadın gazetecilerle bir araya gelerek gündeme dair merak edilen soruları yanıtladı.

2023'te cumhurbaşkanı adayı olacak mı?
Son Güncelleme: 13 Eylül 2019 Cuma 11:32
13 Eylül 2019 Cuma 11:18

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’da kadın gazetecilerle buluştu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Son dönemde Ankara'da en çok merak edilen konu, ittifakların geleceği. Cumhur ittifakı da Millet İttifakı da “Katolik nikahı” mıdır?

Cumhur İttifakı’nın küçük ortak açısından bakıldığında Katolik nikahı olduğu görülüyor. Ama Sayın Erdoğan açısından nasıldır ben onu bilemem. Millet İttifakı açısından hadiseye bakarsanız, bizim iş birliğimiz Türkiye’ye nefes aldıran sonuçlar ortaya çıkardı. AK Partili seçmene de nefes aldırdı, başka partilere oy veren seçmenlere de nefes aldırdı. Dolayısıyla yani demokrasinin yüzde 100 ortadan kalktığına inan bir ruh halini ortadan kaldırdı. Demokrasi işledi. Dolayısıyla biz olumlu bir sonuç aldık seçmen açısından. Ama ben Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin artık işlemediğini, taşınamadığını ve Sayın Erdoğan tarafından da bunun görüldüğünü düşünüyorum. Nasıl bir yol bulunacak onunla ilgili bir bilgim yok. O nedenle bizimle ilgili yani CHP ve İYİ Parti’nin yaptığı işbirliğinin sürüp sürmeyeceği bu gelişmelere göre şekillenir. İki; ittifaklar sistemi gayri resmi yapılan bir sistem bir tarafıyla da. Kurumsallaşacak mı, nasıl bir yola doğru gidilecek, onları zaman içerisinde göreceğiz. Ama insanların umudunu yani biz de başarabiliyoruz umudunu, özellikle 23 Haziran İstanbul seçimlerinin en büyük özelliği İstanbullunun yani siyasi partilerin seçmeni, yöneticileri elbette çalıştı, oy verdi bu başka bir şey. Ama o 800 bin küsur fark İstanbullunun her siyasi partiye, başta AK Parti olmak üzere oy veren seçmenin kararıdır. Dolayısıyla o sonuç İstanbullunundur. Bütün bunları okuduğumuz zaman bu umudu, bu başarabilme ihtiyacını ve bu kulak çekme eylemini dumura uğratacak, tekrar umutsuzluğu ortaya koyacak bir bakış açısını hayata geçiremeyiz. Bizler açısından da bağlayıcılığı bu.

İş birliğimizin sürüp sürmeyeceği bu gelişmelere göre şekillenir dediniz. Yani parlamenter sisteme bir dönüş olursa zaten bu işbirliğine de gerek kalmayacak anlamında mı söylediniz?

Zaten herkes hükmi şahsiyeti üzerinde yol yürür. Şimdi biz İYİ Parti yeni bir partiyiz. İlkeleri, hayata bakışı, projeleri başka bir siyasi partiyiz. CHP 100 yıllık bir parti. Gelenekleri olan, kurumsal kültürü olan, bu bir tarafı ile çok önemli, bir tarafı ile çok zorlu bir siyasi yapı. Bütün bunlara bakıldığı zaman yarının ne göstereceğini bugünden tanımlamak zor. Ama bu sistem devam ettiği süre içerisinde bu umudu, yeşeren bu umudu başarabilme, oyumla değiştirebilme umudunu, başarabilme hissini kimsenin elinden almaya da hakkımız yok. Bunu da bütün netliği ile söylemek zorundayım. Mesela şu soruyu sorayım. İYİ Parti kurulmamış olsaydı ne konuşuyor olacaktık? İstanbul’u, Ankara’yı, Antalya’yı Adana’yı konuşuyor olmazdık. Bizi seçime sokmamak için bir düzenek kurulmamış olsaydı biz kendi başımıza girecektik. O günkü şartlardaki düzeneğimiz oydu. Orada bir tartıya çıkacaktık ve x ya da y bir oy alacaktık seçmenin tercihi anlamında. Şimdi ben gittim Sayın Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekili istedim, bu 15 milletvekilini kendisine bir kere daha teşekkür ediyorum, büyük bir demokrasi tavrı koydu bize verdi. Sonra doğal gelişen bir şeyle biz aynı çerçeve içinde seçime gittik. Dolayısıyla bu işbirliğinden biz 4 milletvekili kazandık, CHP de 21 milletvekili kazandı. Yani oylar birleştirildiği için. Dolayısıyla kazançlı bir sistem oldu. Yani bu işbirliklerinde biz çok ajandasız, birbirimize tuzak kurarak veya biz öne geçelim siz geri kalın gibi bir yol yürümedik. Seçmenin talepleri odaktaydı. Bu işbirliği bizim açımızdan memnuniyet verici sonuçları itibariyle. Ama geçilmiş parlamenter sisteme veya ittifaklar kurumsallaşmış ya da tam tersine ortadan kalkmış, hepsi yeniden değerlendirilecek bir durum. Ama Cumhur İttifakı’nın küçük ortak beyanlarına baktığımız zaman, orası gerçekten çift Katolik.

Sayın Bahçeli'nin İYİ Partililere çağrısı vardı, bir röportajda da Cumhur İttifakı’na katılım olacağı yönünde açıklaması var, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Partimize bir çağrıda bulundu. Milletvekilleri kendisinin de ifade ettiğine göre milletvekili arkadaşlarımıza meşguliyet var. Ama yine kendisinin Sayın Bahçeli'nin beyanına göre, milletvekili arkadaşlarımızdan olumlu cevap almadığını yine kendisi söylüyor. Parti teşkilatlarımıza yönelik yapılan çağrıda, benim bildiğim kadarıyla Silivri'de, MHP döneminin eski bir belediye meclis üyesi arkadaşımız onun bir arkadaşı Malatya'dan ise istifa eden birkaç parti yöneticimiz var, onların beyanı ise yeni kurulacak partilerle bir angajmana doğru yürüdükleri şeklinde. Yani sayısal olarak Sayın Bahçeli'nin çağrısına, milletvekillerimizin de bir olumlu cevabı yok, özel çalıştıklarını söylüyor çünkü. Ama buna karşılık taban dediğimiz parti yöneticilerimizden de öyle hurra bir yola çıkma yok. İYİ Parti'den ayrılıp MHP’ye gitme diye bir kavram yok. Bir temenniyi ifade ediyor Sayın Bahçeli, gizemli konuşmayı eskiden beri sever.

Millet İttifakı genişleyebilir mi, Ali Babacan veya Abdullah Gül'ün içinde olacağı parti Millet İttifakı’na dahil olur mu ya da Ahmet Davutoğlu için de aynı şey geçerli olabilir mi?

Onu bilmiyorum. Yalnız Sayın Babacan da Sayın Abdullah Gül, Davutoğlu da bu ülkenin toplumun kamuoyunun tanıdığı isimler. Bir prensip olarak parti kuracaklarını ilk kamuoyunda konuşulur olduğu andan itibaren, baştan beri söylediğim bir şey var. Türkiye'de demokrasi çok kasıldı. Farklı renklere, farklı söylemlere farklı seçeneklere teşebbüslere ihtiyaç var. İkincisi bu arkadaşlarımızın kuracakları partileri, olumlu gördüğümü hep başarılar dilediğimi daha önce de söyledim. Hep aynı yerde duruyorum siyasette rekabet iyi bir şey ama siyasette rekabet diye bir kavram kalmadı. Siyasette rekabet yaptığınız zaman seçmenin işine yarar. Seçmen velinimet haline dönüşür. Nitekim, 31 Mart seçimlerine giderken, bizim söylemimizin ana ekseni, kulak çekindi. Seçmenin gözünün içine bakılsındı. Nitekim şimdi seçmenin gözünün içine iktidar tarafından bakılıyor. Seçmen velinimet olma yolunda gidiyor. Bu seçenekler arttığı zaman rekabet siyasallaşır. Bir oyu almak için çok efor sarf edersiniz bu da kaliteyi yükseltir.

Bu sistem değişecek olursa CHP - İYİ Parti birlikteliği de ona göre şekillenir dediniz. Sayın Cumhurbaşkanı ile de en son 30 Ağustos resepsiyonunda samimi görüntüleriniz yansıdı, ondan sonra da bir takım siyasi kulislerde dedikodular çıkmaya başladı. İYİ Parti ile AK Parti arasında yakınlaşma olur mu, bilhassa bu kurulacak yeni partiler sonrası. Cumhur ittifakı’nı genişletme çabaları doğrultusunda AK Parti ile İYİ Parti temasa geçebilir mi? Bahçeli de bunu üstü kapalı söylemişti...

Sayın Bahçeli’nin İYİ Parti'yi kastettiğini kesinlikle zannetmiyorum. Net bir şey söyleyeyim. Şimdi biz 30 Ağustos resepsiyonuna geçen yıl da gitmiştik. Yani birincisi bu. Orada Sayın Erdoğan ile daha fazla gülümseyerek bir fotoğraf çekildi. Tesadüfen. Her seferinde benim fotoğraflarım bir fotoğraf karesi olarak yayılır. Yani orada daha da her iki tarafında gülümsediği bir fotoğraftı. Ama sadece nasılsınız, bayramımız kutlu olsun ile sınırlıydı. Şimdi geçen seneki bayramla bugünkünün arasındaki fark vardı. Liderleri oturtmamışlardı, ayaktaydık. Sayın Erdoğan gezerek dolaştı. Sadece siyasi bir nezaket dışında yani konumlandıracak bir fotoğraf değil o. Ev sahibi misafir. Onun dışında siyasi adap ve siyasi nezaketle alakalı bir durum. Bir şey daha samimiyetle söyleyeyim. Siyasi partiler arasındaki görüşmeler yani mesaj alıp götürme başka yöntemlerle olur. Onca kalabalık içinde orada mesajlaşılmaz.

Var mı böyle bir mesajlaşma?

Hayır, kesinlikle yok.

Bir de Bilal Erdoğan fotoğrafı var....

Şimdi ben siyasi hayata adım attığımdan beri kişisel olarak bir toplantıya gittiğimde bir açık hava toplantısına gittiğimde protokol olsun olmasın o salona veya o alana girdiğimde baştan itibaren kim gelirse her siyasetçide bunu yapar tokalaşarak gidilir. Protokole geldi protokolde de iki sırayla tokalaşarak geldik. Vali’nin yanında Bilal Bey’iin oturduğunu Vali Bey ile tokalaştıktan sonra gördüm. Doğaldır ki tokalaştım. Bu da insani sadece siyasi falan değil, insani bir nezakettir. Bilal Erdoğan’ı atlayıp geçseydim ne olacaktı? Dolayısıyla kaldı ki orada bir durumumuz daha var ev sahibi biziz. Yani Elmalı Belediyesi bizde. Ev sahibi biziz. Büyükşehir Belediyesi ve Elmalı Belediyesi'nin yaptığı bir program. Dolayısıyla tokalaşarak, iki sırayla da devam ettim. Şimdi oradaki esas mesele şu; orada valinin yanında Bilal Erdoğan hangi sıfatla hangi pozisyon ile oturuyor idi. Sorulması gereken budur. Ve biz de buradaki görüntüyü cebimize koyduk.

Ama şöyle sorunun bir diğer yönü vardı AK Parti ile temasa sıcak bakar mısınız? Önümüzdeki siyasette yeni gelişmelere bağlı olarak. Neden tek İYİ Parti ile ilgili böyle bir şey var?

Anahtarız biz. 2023 seçimlerinde yani 2023 diye bildiğimiz için söylüyorum, Sayın Erdoğan’ın seçilmesi imkansız. Kendisinin de bunu gördüğünü biliyorum.

Neden?

Yetmiyor oylar.

O yüzden mi size bir talep var?

Hayır biz şuradayız ve anahtarız. Dolayışla çekiştirilmekten daha doğal hiçbir şey olmaz.

Peki siz daha evvel Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemiştiniz. Ekrem İmamoğlu ya da Abdullah Gül’ün olası sizin ittifakınızın adaylığı konusunda karşı tarafa ya da Erdoğan’ı destekler misiniz? Bir de Muharrem İnce adaylığını ilan etti, siz de yeniden aday olmayı düşünüyor musunuz?

Bimdi ben kim aday olacak kim olmayacak onu bilmiyoruz. İkincisi biz hep Türkiye’nin kazanabileceği projelerin içinde yer aldık. Partimizi birinci öncelik olarak düşünmedik Türkiye’yi birinci öncelik olarak düşündük. Dolayısıyla oyun kurucuyuz an itibari ile ve gerçekten güçlü bir anahtar konumundayız o nedenle de çekiştiriliyoruz. Rahmetli Demirel’in bir sözü vardı; doğmamış çocuğa don niye biçtiriyorsunuz bana, henüz o konuda söyleyecek bir şey yok. Yani kim aday kim değil bilmiyoruz ki. Ne zaman seçim olacak belli değil ama 2023’ü eğer temel kabul edersek biraz Sayın Erdoğan’ın seçilmesi yani gerçekten zor ve imkansız görünüyor. Yani bu konularda rasyonalitesi olan bir insandır, görüyordur muhtemelen. Tekrar söylüyorum herhangi bir mesaj alış verişi kesinlikle yok. İki ben asla hiç kimseyle gizli görüşmem. Yani kim görüşmek isterse benimle aracı kurumlardan varsa diye bahsediyorum, gelir partide genel merkezde aleni açık görüşürüm. O randevu isteyen, böyle bir şey söz konusu olmadı. Hiçbir siyasetçi de size bu cevabı vermez. Gerçekten herhangi bir mesaj alış verişi falan yok.

Peki sizin adaylığınız ile ilgili tekrar gündeme gelir mi?

Onu da gerçekten şöyledir diyemem. Çünkü bakın biz bir kayyum atanması üzerine dahi başkanlık divanında oturduk, sanıyorum, saat 17.00'den gece 22.00'ye kadar tartışıp bir metin ortaya çıkardık ve oybirliğiyle ve bütün milletvekillerimiz arandı hepsi görüş alındı, GİK üyelerimizin özellikle hukukçu olan arkadaşlarımız arandı, yazılı görüş alındı ve ortak bir metin çıktı. Şimdi bir kayyum ataması için böyle bir çalışma yapan bir siyasi partinin aday çıkaracağı genel başkanının aday olup olmayacağı konusu da elbette kurullar üzerinde tartışılacak edilecek bir durumdur yine dönüyoruz rahmetli Demirel'e henüz çocuk doğmadı.

Diyarbakır anneleri ile ilgili yaptığınız açıklamalar Cumhur İttifakı tarafından çok eleştirildi. Burada yani bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hayır. Klasik çarptırma. Bir de ilginç çok kaba saba bir çarptırmaydı. Şimdi bir şeye dikkat çektim. Konuşma metnimde, yazılı açıklamam yanımda. Orada Diyarbakır’da HDP’nin il başkanlığının önünde çocuklarımızı geri getirin diyen annelerin o eylemine karşı tek kelime yok ki. Onların hakkı. Her yere gidip çocuğunu istemek hakları. Fakat asıl benim işaret ettiğim ve bu konuda hala ısrar ettiğim konu şu; devlet ve devletin direksiyonundaki iktidar vatandaşını korumakla yükümlüdür. Bu ne demek bu bizim insanlığın, topluluğu bir araya getirip sonra organizasyonu kurduğunda bir şey yapar bireyler. Şimdi birey bazı haklarını devlet dediğimiz o organizasyona devreder, yeni kazançlar elde eder. Yani bu ne demektir; kendi güvenliğini kendi sağlamaktan kurtulur, evlerimizin önünde silahla beklemenin önüne geçer, bazı haklarından feragat eder, o devletin en önemli görevi o vatandaşının güvenliğini sağlamaktır. Şimdi temel sorgulanması gereken şey şu; Diyarbakır’da HDP’nin il başkanlığının önünde oturan o anneler müracaat edecekleri yer neresidir savcılıktır. Müracaat edecekleri yer neresidir, karakoldur, polistir. Buralara muhtemelen müracaat edip de bir sonuç alınamadıysa bu ülkeyi yönetenlerin, ben de yönetsem ayıbıdır. O annelerin sözü çok önemli. Diyor ki, oğlumu geri getirin. Şimdi ikinci adım oğlumu geri getir dediği HDP’nin il başkanlığının önünde bekleyen o annelere gidip çay kahve dağıtmak çare oluyor mu, olmuyor.. Bu arada savcılıklar bu annelerin tutumu artı iddiaları üzerinden HDP Diyarbakır İl Başkanlığı için herhangi bir soruşturmaya kalkış mıdır? Salı günü itibari ile böyle bir şey olduğuna dair duyduk. Sadece duyduk. Bilmiyorum.

Hakkınızda açılan FETÖ soruşturmasında ifade için başvuru yapmıştınız. Bir gelişme oldu mu?

Bir başvuru daha yapmam lazım. Hiçbir şey yok. En iyi özelliğim fikri takiptir. Ben ifade vermeyi çok arzu ediyorum. Çünkü birçok şeye belki faydam dokunacak. FETÖ mücadelesine yönelik bu arkadaşların şu anda çok eleştirildikleri alanlarla ilgili “güçlüler serbest garipler içeride” eleştirisini benim de yaptığım eleştiriyi belki de ortadan kalkması için büyük katkı olacağına inanıyorum. Burada neden konuşmuyorum. Buradaki dedikodu olur. Devletin savcısının sorularına cevap vereceğim ben. Ama özenle kaçıyorlar. Hakkım neyse döne döne hatırlatacağım savcı beylere.

Bir soruşturma olmadan kayyum atamalarını nasıl okuyorsunuz?

Bunların tamamını öncelikle Abdullah Öcalan mektubu, Osman Öcalan mülakatını örtmek olduğunu düşünüyorum.

CHP’nin yargı paketi çalışması var. Katılmadınız neden? Sizin öncelikleriniz nedir?

Biz de bir çalışma yapıyoruz. Hem yargıya hem de anayasa için. 24 Haziran’dan itibaren parlamenter sisteme dönülmesinde sıkıntılar yaşanacak. Hazırlıklı olmak için o dönemden bu yana çalışma yapılıyor. Taslak bitti. Şimdi tüm siyasi partilerin ne yaptığına dair metinler bir çıksın. Ortaklaşacağımızı noktalar muhtemel vardır. İtirazlarımız da muhtemelen olacaktır. Bunların tamamının çözüm yeri elbette toplumsal bir mutabakat hem de Meclis’teki siyasi partilerin uzlaşabileceği ortak bir metin olmalıdır ki, çıkabilsin.

Siyasi partilerle temas kurulacaktı?

Henüz hiç temas yok.

HDP’nin anayasa yargı paketi için siyasi parti ziyaretleri var. Sizden randevu istendi mi?

Bize mail üzerinden randevu talebi geldi. CHP’nin davetine de icabet etmedik biz. Biz bir hazırlık yapıyoruz, kendi bakış açımızla hem yargı reformuna ilişkin hem de bir olası anayasa değişikliğine yönelik kendi taslaklarımızı sunacağız. O nedenle prensip olarak görüşmeyeceğiz.

Erken seçim bekliyor musunuz?

Ben bugün itibariyle beklemiyorum ama taşınabilir bir Türkiye yok.

Kadına şiddetin çözümüne yönelik önerileriniz nedir?

Birinci derecede kadınlara olmak kaydıyla şiddet toplumun ana öğesi haline geldi ve getirildi. Bakın çocuklara, hayvanlara bütün dezavantajlı gruplara sınıfsal olarak daha alt gelir düzeyinde olan insanlara yani biz rahmetli Müslüm Gürses diliyle söylersek ne kadar gariban varsa bir şiddet anlayışı var. Birincisi bu, bir kültür haline geldi. Biz bunu dört başlıkta topluyoruz çözümü için. Sadece kadınların meselesiymiş gibi görünüyor esasında bu erkeklerin problemi.

Bir sosyal boyutu var, toplumsal boyutu var. İki, ekonomik boyutu var, üç yargı boyutu var, dört asayiş boyutu var. Sosyal boyutu en uzun vadeli çözümünün yapılması gereken şey, aileden itibaren bu çalışmaların yapılması gerekiyor.

İki, ekonomik boyutu. Meşhur bir nafaka hikayesi var, herkes onun üzerinde kavga ediyor. Şimdi kadına şiddetin bir boyutu da çalışmayan, geliri olmayan kadının şiddetle ilgili susması çaresizlikten dolayı. Bizim önerimiz şu. İŞKUR’un belediyelerin ve devletin kurumlarının boşanmış şiddete bağlı boşanmış ve işi gücü olmayan kadınlara iş imkanın sağlanmasının hukuki alt yapısının hazırlanması. İki, ayağının üzerinde duruncaya kadar şiddet sebebiyle boşanmış bir kadının mutlaka asgari ücret çerçevesinde bir süre desteklenmesi lazım geldiği. Köklü çözümler olmadan bu işler olmaz, romantik romantik konuşarak yürümüyor işler. Yani kadını güçlü kılmak, bunlarla ilgili somut projelerimizi sizlerle paylaşacağız.

Bunların yapılması gerekiyor ve bir kültürün değişmesi gerekiyor. Kendi ayağının üzerinden duruncaya kadar mutlaka şiddete maruz kalmış kadına asgari ücret miktarında bir devlet desteğinin olması gerekiyor, başka türlü çözemeyiz. Para nerede derlerse söylerim ne olduğunu.

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar