40. yılında 12 Eylül!

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirildi.

40. yılında 12 Eylül!
Son Güncelleme: 12 Eylül 2020 Cumartesi 09:59
12 Eylül 2020 Cumartesi 09:57

12 Eylül 1980 darbesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında gerçekleştirilmiştir. 12 Eylül 1980 Darbesi, Türkiye için 27 Mayıs 1960 ve 12 Mart 1971 askeri müdahalesinin ardından gerçekleşen üçüncü askeri müdahaledir. 12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilen askeri müdahale ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı Süleyman Demirel görevden alınmış ve hükümet etkisiz hale getirilmiştir. Sağcı ve solcu olarak adlandırılan görüşlerin kargaşa içinde olduğu bu dönemde partiler geçersiz bırakılarak, liderleri gözaltına alınmış ve yargılanmıştır. Bu dönemde 1961 Anayasası pasif hale getirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri ülke genelinde sıkıyönetim uygulayarak etkili hale gelmiştir. Sıkıyönetim yeni bir Türkiye döneminin, siyasetin tasarlanması ve askeri müdahale dönemini içermekteydi. Bu süreçte birçok kuruma müdahale edilirken Türk Kızılayı, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Türk Hava Kurumu sıkıyönetime dahil edilmeyerek, müdahale dışı bırakılmıştır.

12 Eylül 1980 darbesi kimi vatandaşlara göre sağcı ve solcu davaları yüzünden gerekliyken, kimi vatandaşlara göre de insan hürriyeti, düşünce ve fikir özgürlüğünün kısıtlanması nedeniyle devlete maddi ve manevi yönden zarar veren böyle bir darbenin yapılması asla kabul edilemezdi. Bu durumda darbenin iki farklı görüş yaratmasının gerekçesi nedir? O dönemi yaşayan insanların bir kısmı şu sözleri söylemektedir: “ Bizler, sağcı ve solcu meseleleri yüzünden akşam sokağa çıkamıyorduk. Ailelerimiz herhangi bir karmaşaya karışacağımızı düşünerek, korktukları için üniversiteye göndermiyordu.” Bu kesim aslında bir nevi darbenin olması görüşündeydi. Diğer kesimin görüşü ise şu sözlerden ibaretti: “ Üniversite yıllarında başımızda silahlı askerler vardı. Korkarak ders dinliyor. Korkarak yaşıyorduk. Bu korku bizim düşünce özgürlüğümüzü kısıtlamaktaydı. Bu zorlu süreç hepimizin hayatını etkiliyordu. İnsanlar evlerindeki kitapları yakmak zorunda kalıyor, evlerinde güvenlik amaçlı bulundurduğu silahları karakola teslim ediyordu.” İnsanları bu denli etkileyen daha doğrusu milyonların hayatını zorlaştıran bu süreci Kenan Evren ve arkadaşları nasıl ele almıştı? Bir ülke de demokrasiyi rafa kaldırmak, yönetime el koymak o ülkenin tarih sayfasında nasıl yer alacaktı? Sonuçları ne olacaktı?

12 Eylül 1980 darbesinin sonuçları

TBMM kapandı ve 1961 Anayasası kaldırıldı. Sıkıyönetim başlığı altında birçok kamu kurum ve kuruluşlarına müdahale edildi ve bu müdahalelerin başlarına komutanlar getirildi. Darbe sürecinde önemli kanunların birçoğu değiştirildi. Bu değişim süreci üç yılı kapsamaktaydı ve bu üç yıl içinde 1982 Anayasası oluşturularak kabul gördü. Siyasi liderler sürgüne gönderildi. Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit, Hamzakoy’a. Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş, Uzunada’ya sürgün edilerek, bir bekleyiş içerisine girdiler. Milyonlarca insanın hayatı maddi ve manevi etkilendi. Maalesef ki, sayısızca cinayet ve idamlar gerçekleşti. İnsanlar sus pus olmuş bu acımasız sürecin geçmesini beklerken, Kenan Evren ise ” şartların olgunlaşmasını bekledik.” Diyordu. Sonuç olarak Türk Milletinin tarihine bakınca darbe denilen olayın demokrasiyi götürdüğünü, devlete maddi ve manevi zarar verdiğini, özgürlükleri kısıtladığını görmekteyiz. Gelin şimdi, 12 Eylül döneminde bir lisans öğrencisinin anısını okuyalım.

Bir 12 Eylül anısı

İstanbul Üniversitesinde işletme fakültesi öğrencisiydim. Ben pek derslere katılmazdım. Sınav haftasından önce fakülteye uğrar, inek diye tabir ettiğimiz bölümün gözde öğrencilerinden notları alırdık. Her zaman olduğu gibi yine sınav haftasından bir hafta önce bölüm arkadaşımla notları almak için fakülteye uğradık. Birlikte güzelce vakit geçiriyor, masa tenisi oynuyorduk. O esnada bir arkadaş fakülteye polislerin geldiğini, bayanların üzerini bayan polislerin arayacağını söyledi. Bunun üzerine ben bayan polislerin yanına gittim. Arkadaşımda erkeklerin olduğu bölüme, üzerinin aranması için yönlendirildiği yere gitti. Ben üzerim arandıktan sonra geri döndüm; fakat arkadaşım dönmedi. Onu bekledik; ancak ne o gün, ne de o günden sonra ona dair hiçbir haber alamadık. Arkadaşımız resmen yok oldu.

 

Bu içeriğimize de göz atabilirsiniz clear_all

Yorumlar